Yeme bozuklukları çoğunlukla bireyin yalnızca yanlış beslenmesinden kaynaklanan bir problem değildir. Bununla beraber bireyin yaşadığı psikolojik sorunlar da yeme bozukları açısından önemli bir etkendir. Bu gibi durumlarda birçok insan kendisini daha fazla aç hissederken, devamlı olarak yemek yeme isteğiyle karşı karşıya kalabilmektedir.
Yeme bozukluğu yalnızca bir beslenme sorunu değil, aynı zamanda bireyin ağırlıklı olarak besinleri ele alış şekli ve kendi bedeniyle olan ilişkinin bozulmasıdır. Bu durumdan etkilenen bireyler; yeme davranışları konusunda kendisine bir limit belirlerken, bu limiti ya da başka bir deyişle yemek yememek davranışını güçlü bir şekilde kontrol etmekte ya da kontrolü tümüyle kaybetmektedir.
Yeme bozuklukları pek çok farklı şekilde kendisini gösterebilir. Genellikle bu sorunun ortak noktası, düşük benlik saygısı ve duygusal sorunlarla yakın bir ilişki içerisinde olmasıdır. Birçok hasta, kontrolsüz bir şekilde seyreden yeme davranışlarıyla iç çatışmasını çözüme kavuşturmaya çalışır. Üstelik davranış bozukluklarının gizlenmeye çalışılması ve ihmal etmesi her türden yeme bozukluğunun ortak özelliğidir.
Yeme Bozuklukları Nedir?
Yeme bozuklukları; bireyin çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilecek şekilde gereğinden fazla ya da az yemek yeme davranışı olarak tanımlanır. Genç, yetişkin hemen herkeste görülebilen bu davranış bozukluğu, bir tür hastalık olarak nitelendirilebilir. Her ne kadar kadın ve erkeklerde görülse de kadınlarda yeme bozuklukları daha sık rastlanan bir durumdur.
Bireyin fiziksel açıdan görünümüne önem vermesi yeme bozukluklarına yol açarken, bu durum özellikle ergenlik dönemindeki kadınlarda sıkça görülmektedir.
Konuyla alakalı olarak Avrupa’da yapılan araştırmalara göre, yeme bozuklukları son 20 yılda ciddi ölçüde artış göstermiştir.
Sağlıksız yeme alışkanlığına neden olan yeme bozuklukları, psikolojik bir hastalık olarak değerlendirilir. Kadın ya da erkeklerde yeme bozuklukları daha çok kiloya, dış görünüşe, vücut şekline ya da belli bir yemeğe olan takından dolayı ortaya çıkabilir.
Yeme Bozukluğu Çeşitleri
Yeme bozukluğu pek çok farklı şekilde kendisini gösterebilen bir psikolojik rahatsızlıktır. Bu türden bir rahatsızlığa sahip olan bireyin bedeni, sosyal ve duygusal yaşantısı yeme davranışındaki olağan dışı hareketler sebebiyle ciddi ölçüde zarar görür.
Günümüzde en sık rastlanan yeme bozukluğu çeşitlerini şu şekilde örneklendirebiliriz:
- Pika
- Geri çıkarma (geviş getirme)
- Kısıtlı yiyecek alımı
- Bulimia nervoza
- Anoreksiya nervoza
- Tıkınırcasına yeme bozukluğu
Pika
Pika; bireyin minimum bir aylık süre zarfı içerisinde herhangi bir besin değeri bulunmayan bir maddeyi yemesi olarak ifade edilir. Bu madde bir kâğıt parçası olabileceği gibi sabun, kül, saç, boya gibi maddeler de olabilir. Söz konusu olan bu maddeleri yeme durumu, bireyin gelişimsel düzeyine aykırı bir durumdur. Üstelik bu durum hemen her yaş grubunda görülürken, ağırlıklı olarak çocuklarda yeme bozukluklarının bir türü olarak karşımıza çıkar.
Geri Çıkarma (Geviş Getirme)
Bireyin devamlı olarak yediği yemeği geri çıkarması, başka bir deyişle geviş getirmesi durumudur. Bu gibi durumlarda hasta çıkardığı yemeği yeniden yiyebilir, çiğneyebilir ya da tükürerek dışarı atabilir. Geri çıkarma türündeki yeme bozukluğunun reflü, gastrit ya da mide-bağırsak hastalıklarıyla ilişkili değildir.
Kısıtlı Yiyecek Alımı
Kısıtlı yiyecek alımı sıklıkla karşılaşılan bir diğer yeme bozukluğudur. Kaçıngan yiyecek alımı olarak da bilinen bu bozukluk, dışarıdan belli olacak derece kilo kaybının yaşanması, kilo eksikliği ya da tüp yardımıyla beslenmeye, ağızdan destekçi beslenme şekline bağlı kalınan bir durumdur. Bu gibi durumlarda hastanın ruhsal ya da toplumsal işlevselliği de ciddi ölçüde düşüş gösterir.
Bulimiya Nervoza
Adını sıklıkla duyduğumuz bulimia nervoza da en sık rastlanan bozukluklardan biridir. Tekrarlayan ve kontrolü mümkün olmayan bu hastalık, bireyin aşırı yemek yemesine bağlı olarak fazla kilo almasına ve bu durum neticesinde kilo vermeye çalışmasıyla karakterize bir durumdur. Bulimiya nervoza hastalarının ne kadar isterse istesin yemek yemeyi durduramadığı gözlemlenir. Hastalar kiloya, yüz güzelliğine ya da çirkinliğine karşı aşırı takıntılıdır.
Anoreksiya Nervoza
Anoreksiya nervoza ise aşırı kilo kaybı yaşanmasına rağmen hastanın hala kilo almaktan korkması durumudur. Bu durum, yemek yememek, beden imgesindeki bozukluk, bilinçli olarak vücut ağırlığının %25’ini kaybetme, yaş-boy oranına göre ideal kiloya sahip olama durumunu reddetme hali olarak tanımlanabilir.
Tıkanırcasına Yeme Bozukluğu
Tıkınırcasına yeme bozukluğu, herhangi bir açlık hissi olmamasına karşın aşırı yemek yeme eğilimi olarak ifade edilir. Üstelik bu türden hastalığa sahip olan bireyler aşırı yemek yemenin sonrasında bu durumdan hoşnut olamamakla beraber depresif hareketler sergilemesiyle bilinir.
Çoğu zaman bulumia nervoza hastalığı ile karıştırılan sürekli yemek yeme durumunda aşırı kilo alımını önleyecek herhangi bir girişim bulunmamaktadır. Bununla beraber hastalar yüksek oranda enerji aldığından obezite, kolesterol, tip 2 diyabet, kalp rahatsızlıkları ve bunun gibi çeşitli risklerle karşı karşıyadır.
Yeme Bozukluklarının Belirtileri
Yeme bozukluğunun belirtileri çoğu zaman hastaya ve hastanın sahip olduğu rahatsızlığa bağlı olarak değişiklik gösterir. Buna karşın genel olarak yeme bozukluğu belirtilerinden bahsetmemiz gerekirse;
- Aşırı yeme atakları,
- Yemek yememe,
- Bireyin yediği yemeği geri çıkarması,
- Aşırı yemek tüketiminden sonra kilo alımından şikayetçi olunması,
- Yemek yeme isteğini durduramama,
- Yemek tüketiminden sonra geri kusma,
- Geceleri yeme isteği,
- Tebeşir, sabun, kâğıt, alçı gibi besin değeri olmayan maddelerin tüketimi,
- Bireyin tehlikeli düzeyde zayıf olmasına rağmen kilo almaktan korkması gibi durumlardır.
Yeme Bozukluklarının Nedenleri
Yeme bozukluğu nedenleri bu tür hastalıklarda en çok merak edilen konulardan biridir. Her bir hastalık türünün nedeni değişiklik gösterebilmektedir. Örneğin; bulumia nervoza nedenleri ile anoreksiya nervoza nedenlerinin aynı olduğunu söyleyemeyiz. Fakat genel olarak belirtilerinde olduğu gibi yeme bozukluğu nedenlerini örneklendirmek gerekirse, bunları 3 farklı kategoride inceleyebilmek mümkündür:
Bireysel Faktörler
- Erken olgunlaşma
- Depresyon
- Mükemmeliyetçilik hissi
- Kilo alma endişesi
- Flört ya da sevgililik durumunda kendini beğendirme isteği
- Şişmanlık
- Düşük benlik saygısı
Sosyokültürel Faktörler
- Alay edilme korkusu
- Medya dayatması
- Toplumsal güzellik algısı
- Yakın çevre arasında kilolu olma korkusu
- Grup içerisinde zayıf kişi olma idealistliği
- Başarılı olmak konusunda dış görüşünün önemli olduğu düşüncesi
Genetik Faktörler
- Ailede bireylerinden biri ya da birkaçının kilolu olması
- Fiziksel ya da cinsel istismar
- Gereğinden fazla korumacı olan ebeveynler
- Aile içindeki çatışmalar
- Psikolojik rahatsızlıklar
- Aşırı dominant olan anne-baba
Yeme Bozuklukları Hangi Yaşlarda Başlar?
Yemek yememek ya da bunun gibi her türden yeme bozuklukları genellikle 14-15 yaşlarında ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Çoğunlukla ergenlik döneminde ortaya çıktığı bilinen bu rahatsızlık, nadiren olsa da 9 yaşındaki çocuklarda ya da menopoza girmiş olan kadınlarda görülebilir. Bulimiya nervoza için bilinen yaş aralığıysa 18-19 yaşlarıdır.
Yeme Bozuklukları Ne Sıklıkla Görülür?
Genç yaştaki kadınlarda görülen anoreksiya nervozanın binde bir, bulumiya nervozanınsa yüzde bir olduğu bilinmektedir.
Erkeklerde Görülür mü?
Erkeklerde yeme bozuklukları daha az rastlanan bir durum olurken, klinik araştırmalarda erkek-kadın oranının onda bir olduğu ifade edilir.
Anoreksiya Nervozadaki Fizyolojik ve Metabolik Değişiklikler Nelerdir?
Bireyde gelişen bu gibi değişiklikler, çoğunlukla açıklık ya da tüketilen besinlerin geri çıkarılmasıyla alakalıdır.
Fizyolojik Değişiklikler
Karaciğer yağlanması, kuru cilt, diş çürümesi, osteoporoz, tüylenme ve bu gibi durumlar da yine anoreksiya nervozadaki fizyolojik değişikliklere örnek olarak gösterilebilir.
Metabolik Değişiklikler
Çoğu zaman hastanın kan değerlerinde değişikliklere rastlanırken, geri çıkarma davranışlarının neticesinde serum kolesterol seviyesinin yükselmesi ve düşük potasyum değerleriyle karşılaşılır. Bu gibi durumlarda kalp rahatsızlıkları gelişebilmektedir. Elektrolit bozukluğu olan hastalarda uykuya değilim, halsizlik, güçsüzlük ya da kalp ritim bozukluğu gibi sorunlar ortaya çıkar. Üstelik kalp ritim bozukluğu ciddi bir hayati risk taşırken, kalp durmasına neden olarak ani ölümlere yol açabilmektedir.
Yeme Bozukluğunun Bedene Zararları Nelerdir?
Yeme bozukluğu insan bedenine ciddi ölçüde zarar veren bir rahatsızlıktır. Çıkarma davranışlarından kaynaklı olarak anoreksiya nervozada çeşitli tıbbi problemler, parotis bezi büyümesi, dişlerde sararma, yemek borusu zedelenmesi, karın ağrısı, mide delinmesi, kalp yetmezliği olarak görülebilir.
Karşılaşılan Tıbbi Sorunlar
Yeme bozukluğunun yol açtığı tıbbi sorunlardan bazıları şunlardır:
- Kalp yetmezliği
- Kalp ritim bozukluğu
- Ani ölüm
- Mide delinmesi
- Karaciğer yağlanması
- Sindirim sisteminin bozulması
- Adet düzensizlikleri, adetin kesilmesi gibi hormon bozuklukları
- Kemik erimesi
- Kansızlık
- Vücutta savunma hücrelerinin azalması
Yeme Bozukluğu Olan Birine Nasıl Davranılmalıdır?
Yeme bozukluğuna sahip olan birine sergilenebilecek en doğru yaklaşım tedavi görebilmesi için bir uzman klinik psikologdan yardım almasına ikna etmek olacaktır. Hastanın tedaviye geç kalması, daha ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.
Tedavisi Nasıl Olur?
Yeme bozukluklarının tedavisi, hastanın durumu, hastalığın türü, nedeni ve bunun gibi çeşitli faktörlere göre değişiklik gösterebilir. Bu gibi durumlarda tedavi süreci, psikolog öncülüğünde dahiliye, kadın-doğum ve bu gibi çeşitli dallardaki uzmanlarla iş birliği içerisinde yürütülmelidir. Tek bir tedavi yaklaşımındansa birçok yaklaşım, hastanın daha kısa sürece sağlığına kavuşmasına yardımcı olacaktır.
Diğer yandan anoreksiya nervoza tedavisi ve bulimia nervoza tedavisi gibi yöntemlerde psikoterapi olmazsa olmaz tedavi yöntemlerinden biridir. Bu türden tedavilerde aile bireyleriyle iş birliği yapmak ve onların desteğini almak son derece önemlidir. Bu tedavilerdeki ilk hedefse genellikle tedavi görmek istemeyen hastaların iş birliği yapmasına ikna edilmesidir. Böylelikle daha verimli bir tedavi süreci geçirilmesi mümkündür.